13 Aralık 2013 Cuma

liseli aşıklar gibi...

bitirebiliyorsam eğer,
eski bir aşkın küllerinden arınıp,
yeni bir aşkın koynunda nefes almak...
içime çektiğim bu koku,
hangi bilimsel formülle açıklanabilir di?
sana sarıldığım anda
içimde yanan ateşin dereceleri...

öperken dudaklarını
bakışlarının altında kızarırken,
bunca yaşıma rağmen utanırken,
sanki daha yeni baslamışım liseye,
ilk öptüğüm kızın tadı parmaklarımda.
anla öyle titrerken tutmak kendimi,
yakıştıramayıp yaşıma,
yürürken yanında,
elini tutmak için
sudan bahaneler ararken,
bulduğum hiç bir tutarlı bahaneye kanamayıp,
dillendiremeden,
çcarparken elim eline,
üşümüşken,
bu kadar yorgunken,
az önce öpmemişim gibi seni,
sana susamışlığım...
elin avucumun içinde terlerken,
her dokunuşumun içinde yaktığı,
yakmak değil bu
düpedüz sabote etmek gibi,
ve nasılda razıydın bu saldırıya,
nasıl da özlemişim seni,
dokunmaya doyamıyorken,
dudaklarının ıslaklığı hala aklımı esir ediyor.
sanki liseye yeni başlamış,
sanki ilk defa öpmüş bir kız çocuğunu,
utancından kızarmış,
kaçırmış gözlerini,
ama tadına varamamış...
bir daha öpsem diyen,
küçük çocuk gibiyim...
bahanelerim ellerimde ufalanıyor.
durmuyor değil mi zaman?
sonra uyanıyorsun uykundan,
hayat devam ediyor...
anlıyorsun ki
yavaşlamıyor bile...
avuçlarımın içinde terleyen ellerin,
kokunu içime çektikçe
bir sahil kasabasında açıyordum gözlerimi.
hani kurduğumuz o hayaller gibi...
neresinden baksan,
ya da kapatsan gozlerini
anlamadan, sadece yaşasan...

şimdi sana yazıyorken,
dokunuşlarımı içinde saklayıp,
her öpüşümü ezberleyip,
kelimelerine paylaştırıyorken,
bir sonu olacak mı diye değil,
biz daha yeni başlıyorken
bu sevdanın karasına,
sesini duyamasamda,
dudaklarını okumak bile öyle güzeldi ki,
o an yaklaşıp öpememeye rağmen...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder