3 Kasım 2013 Pazar

yürümek...

rüzgar yavaşlar, sular durulur...
yağmur azalır ve sokağa çıkmayı göze alabilirsin artık...
sessizlik baslar...
susmak büyük erdem gibi
sen en erdemlisi insanların...
gözlerini açıp etrafa bakmanın
zamanıdır şimdi...
toprak kokar sokaklar,
ıslak asfalttan bir ekmek kamyonu geçer
ince bir korna sesi,
uyanmanın zamanıdır şimdi.
hayata verdiğin aradan kurtulup
yol almanın...
seni hatırlatan her bir şarkının hükmü zayıflar yavaş yavaş
ve yazılan her söz,
toz tutmaya başlar,
bundan sonra saklanacağı raflarda...
sıradan bir hayatın ilk izleridir bunlar.
sabah kalkıp akşamdan hazırladığın giysileri giymek gibi
koyu demli bir bardak çay kıvamında
yola çıkarsın
ve yol o eski yol değildir artık
ve ben
nem tutan duvarın kazınması gibi,
kazırken içimdeki izlerini
yeni bir boyama için...
eşyaların yeri ve rengi o kadar önemli değildir artık
ardından birlikte izlenen filmlerden
alınan mesajların önemi kalmaması gibi...
birlikteyken tutulan notların bulunduğu defterler
çekmecelerde geriye doğru itilir
anılar aklın uzağına
birlikte yürünen yollar
eski yollar değildir artık
ve artık bir kız çocuğunu
dudaklarından öpmek,
heyecan değildir ihtiyarlayan bedenime...
ne sevişmenin tadı var dudaklarımda
ne de yazmanın kışkırtan çekiciliği
afili sözlerim ve ben
zamanlaması ertelenmiş bir kaosa doğru yol alırken
aksiyon filmlerinden anlam çıkarmaya çalışan
anlamı yoksa da
bari vakit öldürse denilen
sonra sabah olan
akşam olsa da eve gitsek denilen
üstune üstlük bu dileğin gerçekleşince yetinmeyip
sabah olsun işe gitsek denilen
bu söylentilerin arasına sıkıştırılan bir hayat
ve alışmak gibi rezilce bu oldu bittilere
bir havaalanı bekleme salonunda
yapılan rötarları bile özluyor insan
beklemeyi özlemek gibi
tercih etmek gibi gönüllü bir köleliği,
mecbur tutulan bir özgürlüğe....
sonra ıslak asflattan bir ekmek kamyonu geçer
rüzgar yavaşlar
hırsını alıpta sakinleşmiş bir ihtyar gibi
başka bir gün
başka bir kız çocuğuna hazırlar kalbini adam
sanki daha önce hic tutulmamış gibi
kokusunu boynunda bırakmamış gibi
baska bir kadının
acemice
ne eski yoldur artık o birlikte yürünen
ne de eskir bekledikçe
hatırlanmamak için çekmecenin arkasına ittirilen
anıların kayıt tutulduğu o defterler
bir dokunuş yeter bazen,
dokunan sensen eğer...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder