15 Kasım 2013 Cuma

Tanrı'ma...

ruhumu istila eden bu vurdumduymazlık.
aklımı uyuşturmak için belki de,
içimi kapatışlarım,
içime..

ölüyorum tanrım!
bunu zaten biliyordun...
gorevimi yerine getiremediğim için üzgünüm.
sanırım bunu da biliyordun...
bana sunduğun nimetler için şükürler olsun!
sunmadıkların için seni affedermiyim emin değilim...
bari hiç bahsetmeseydin...
iyi bir insan olduğumdan emin değilim ki,
iyi bir kulun olduğum için,
içim rahat olsun...
mümkünse acısız olsun,
beni biliyorsun.
dayanıksız bir beden,
fazla alıngan bir ruh.
izleyemediğim bütün güzel filmleri
yanımda almak istesem,
gideceğim yerde canım sıkılmasın diye değil,
anımsayıp gülümseyebileyim...

uyarılarını almıyorum sanma!
zaten bunu da biliyorsun...
şimdi fiyakalı bir laf savurup,
bitirmek vardı ya,
bitmiyor işte.
iznin olmadıkça geçmiyor zaman,
durduğu yerde...
o kadar da kötü değilmiş.
bir kaç ömrü ufaltıp küçültüp,
aklıma sığdırdım.
geriye ne kalır emin değilim.
bir kaç satırım,
kafiyelerim ve benzetmelerim...
kendimi bir yerine koyamadığım için belki de
hayatımın,
kırılan kalemlerim...
infaz saatine ne kadar kaldı?
gerçi,
ne önemi var.
çok mutlu ölmekle,
üzgün ölmek arasında ki farkı
kim nasıl anlar?

adam gibi bir kardeş,
anne gibi bir anne,
ve aşkım olabileceğim bir kadın verdiğin için bana,
teşekkür ederim.
gerisini zaten biliyorsun...
uzun zamandır konuşmuyoruz seninle.
aslında susan benim,
sanırım
suskunluğumu bir tek sen anlıyorsun...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder