12 Kasım 2013 Salı

çıkmaz sokak...

bekledim seni...
gelmeyince,
ben gideyim dedim
başım alıp
ben gidemeyince
umudu sana bağladım,
boşa çıkan...
ama herhangi bir başka yola çıkmayan
bir evin bahçesine açılan
çıkmaz bir sokaktayım.

seni bekledim
gelmeyince
alıp başımı gideyim dedim
gidemeyince
kendime kapadım yollarımı
sarı plastikten bir bantla
kazı çalışması var diye
levha astırdım köşe başlarına...
o gün bugün
bir yere çıkamayan sokağımda
alıp başımı gidemeyen ben.
yüzüme kapadım sayfalarımı
elimde kazınmış ama
ikramiye kazanamamış bir bilet
içimden koparılmış ama
derin dondurucuda saklanılamadığı için
başkasına nakledilememiş bir kalp.
alıp başımı gittim diyelim..
çıkmayan sokağın ucuna kadar..
seni bekledim
gelmedin
ne anlamı var ki?
o sokağın ucunda
köşesinde
ya da ortasına kazılan iski çukurunda
ölü-yor olmamın,
ölü bulunmamın,
yol,
almamın..
yor-gunum..
günüm,
dünden ağır...
bugün hala kulaklarımda çınlar.
ruhum mitolojik anlam yüklü bir sağır.
ne seni duyar,
ne benden medet umar.
aklımın kaçıklığı doğuştan değil
kaçırılmaya bu kadar müsait olması aklımın,
benim suçum deil
...
neredeyim?
bir ucu çıkar
diğeri bahçeye açılır bir sokağın
park edilemez levhası altındayım..
ve hala caddemin
afet anında birinci derecede ulaşım yolu ilan edilmesine anlam veremeyen,
bir garip bedensizim...
aklımın üzerindeki ellerini çek artık!
son veda zamanlarından yoruldum...
altı sekizlik bir şarkının geçişlerin de
olmamış bu!
denilen kafiye gibiyim
neredeyim...
?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder