27 Ağustos 2013 Salı

telafi...

ne kadarını yerine koyabilirsin?
kaybettiklerinin...
ya da ne kadarını telafi edebilirsin
ayrı geçen günlerimizin
bu kadar mı öfke duyuyordun bana
bu kadar mı
nefret ettin severken...
bana bağlandıkça
kopup gitmeyi öğrenmişsin
beni bırakırken
içindeki küçük kızı avutmayı
hangi adam öpebildi seni benim kadar
hangisi anlayabildi her sustuğunda
konuşmak istediklerini...
hangisinin koynunda uyanmak daha güzeldi
en soğuk sabahında,
hiçbilmediğimiz bir şehrin...
ayrılık düşüncesi aklında
sımsıkı sarılırken...

ne kadarını yerine koyabileceksin
bunca zaman kaybının
tek başımıza
doldurmaya çalıştıkça
içimizdeki boşlukları
yabancı yüzlere gülümseyerek
ve oynamaya çalışarak
yalandan aşk oyunlarıyla
kaygısını kendi içinde büyütüp
büyüdükçe derininde kaybolduğumuz girdaptı yalnızlık
içimizdeki ateşleri başka gözlerin yaşıyla söndürmeye çalışırken
girdiğimiz günahlar için
hangi tanrı affedecek bizi?

telafisi varmı bunun
kısacık hayatımızın
birbirimizden ayrı geçen günlerin
birbirimizden ayrı yaşadıklarımızın
yalnız gidilen filmlerin,
yalnız yenilen akşam yemeklerinin,
tek başına uyanılan sabahların,
birbirimize söyleyemediğimiz sevda sözlerinin,
belkide en ağırı
çok isteyipte bir türlü
hani keşke şimdiki aklım olsaydı diyerek başlanılan
yaşanılırken anlamını bilemedigimiz
geçmiş zamanların...

ne kadarını telafi edebiliriz bundan sonra
benim ihtiyarlığım,
senin yorgunluğun
birlikteyken ne çabuk tükettik birbirimizi
belki de
daha fazla acı cekmeyelim diye
bırakıp gittiğinde beni
ne kadarını oldurduk
hiç olmaz dediklerimizin...
hayat devam mı ediyor şimdi?
yoksa
daha iyi rol yapmayı mı öğrendik...
her gece uyumadan önce düşlüyordun ya beni,
benden sonra uyumak için
hala izliyormusun
o eski siyah beyaz filmleri...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder