17 Ağustos 2013 Cumartesi

sarsıntı!

kabus değildi bu
önce derinden bir uğultu başladı
sonra gökgürültüsü gibi
yatağım duvara çarpıyordu
belki de duvar yatağıma,
emin değildim
uyanmaya zorladım kendimi
uyanıktım
tavandan boya parçaları dökülüyordu yüzüme
her yer karanlık
doğrulup ayağa kalkmak istedim
basacağım yer sanki titriyordu
dizlerim gibi
arabaların alarmaları ötüyordu deli gibi
çığlıklar geliyordu merdiven boşluklarından
çocuk sesleri
yerdeydim
ellerimden destek alıp doğruldum
sarhoş değildim ilk defa belki de
ama yinede ayakta duramıyordum
adım atmaya çalıştıkça
yerleri değişiyordu eşyaların
sanki görünmez bir el
yeniden dekore ediyordu odamı
eşiğine kadar geldim
ve başımı dizlerimin arasına
sadece bu uğultu bitsin istedim
ellerimle kulaklarımı kapatıp
sadece dursun bu sarsıntı
sırtımı dayadığım duvar
dövüyordu adeta bedenimi
sonra sadece alarm sesleri kaldı gecenin boşluğunda
toz zerreleri havada uçuşurken
düşebilme ihtimali olan ne varsa yerdeydi
cam kırıkları
ayaklarımı keserken
umursamadan pencereye yaklaştım
insanlar koşuşuyordu sokaklarda
gecenin bilmem kaçı
karşımızdaki binanın olması gereken yerde
bir toz bulutu yükseliyordu
bazı geceler kaçamak bakışlar attığım o altınca kat
yoktu artık
kucağında bebeğiyle bir kadın
kaldırım taşına oturmuş ağlıyordu
bir babanın iki eline sarılmış üç çocuğu
uykudan uyanmamışlar hala belli
adam çaresiz
yanından geçenlerden yardım isterken
ne bırakıp gidebiliyordu çocukları
ne de yerinde durup bekleyebiliyor...

anlamıştım..
bir afet ne kadar anlaşılabilirse
işte o kadar anlamıştım
binlerce insanın canı yanmıştı o gece
milyonlarca insanın hayatına derin bir kesik atılmıştı
hiçbirşey eskisi gibi olamazdı artık
o an'ı yaşasın yaşamasın,
herkesin içine düşmüştü ateş
yıllar geçse bile
kor'u hep canlı kalacak...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder